Bağ & Günen Hukuk Bürosu
Çalışma Saatleri

Pazartesi-Cuma : 09:00 -18:00

Bağ & Günen Hukuk Bürosu

ENGB

Uluslararası Sözleşmelerde Markanın Korunması

Uluslararası alanda şirketlerin imzaladığı tedarik, bayilik, corner, vb. sözleşmeler açısından değerlendirilmesi gereken en önemli hususlardan biri, marka sahibi şirketlerin, ürün ve markalarına ilişkin koruma hükümleridir. Bilindiği üzere, bu tip sözleşmelerde bayilik verilmesi, ürün tedariği, mağaza açılması, ürünlerin tanıtımının yapılması, vs. gibi ticari nedenlerle, şirketler yetki verdikleri kişi ya da firmalara, kısmen de olsa markanın kullanımıyla ilgili haklar tanımak durumunda kalmaktadır. Buna ilişkin dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda detaylandırılmıştır.

  • Markanın kullanımıyla ilgili tanınan hak sınırlı ve net bir şekilde belirlenmelidir.

Şirketler, ticari nedenlerle 3. Kişilerin kullanıma açtıları markalarını koruyabilmek için, özellikle yazılı olarak bu durumu hüküm altına almalı ve tanınan yetkiyi net ifadelerle sınırlandırmalıdır. Örneğin, corner sözleşmelerinde markanın kullanımının “sadece satış ve satışa bağlı mağaza içi tanıtımla” sınırlandırılması marka sahibi şirketlerin menfaatine olacaktır. Mağaza içi tanıtım da, vitrin uygulamaları, mağaza içi standlar, görseller vs. ile sınırlandırılmalı, markanın mağaza tabelalarında, mağaza dışında ve tanıtım aracı olarak tv, web sitesi, vs. gibi mecralarda kullanılmasının yasaklanması markanın korunması açısından tavsiye edilmektedir.

  • Üzerinde kullanım hakkı tanınan marka net olarak belirtilmeli ve tescil belgesi sureti sözleşme ekinde yer almalıdır.

Sözleşme ekinde marka sahibi şirkete ait tescil belgesinin bulunması, bu markaya ait hak sahipliğini ortaya koymak açısından önemlidir. Bunun yanı sıra, markanın kullanılacağı ülkede varsa şirketin tescil belgelerinin sunulması, yoksa o ülkede marka üzerinde karşı tarafın hak iddasında bulunmayacağı taahhüdü ve o ülke hukukundan kaynaklanan marka kullanımı dolayısıyla doğabilecek zararları da karşı tarafa yükleyen hükümlerin sözleşmede yer alması kesinlikle tavsiye edilmektedir.

Markanın kullanımıyla ilgili yetki tanınan 3. Kişilere “markanın ya da benzerlerinin kendi adlarına tescil edilmesine” ya da başkaca firmalara “markanın kullandırılmasına ilişkin alt lisans verilmesine” hiçbir şekilde olanak verilmemeli, hatta oldukça katı sözleşme maddeleri ile bu durum yasaklanmalıdır.

Son olarak, marka tescil belgesinin eklenmesi ile ayrıca markanın kullanım şekli de ortaya konmuş olmaktadır. Dünyanın hemen hemen her yerinde hakim olan ve 556 Sayılı Kararnamenin[1] 14. Maddesinde yer alan görüş; “markaların ayırt edici özelliğini değiştirmeden tescil edildiği şekilde kullanılma yükümlülüğü”dür, dolayısıyla buna ilişkin bir hüküm ile markanın yetki tanınan 3. Kişi tarafından tescil belgesinde yer aldığı şekilde kullanılması düzenlenmelidir. Aksi halde yapılan değişikliklerin meydana getirebileceği zararların da yetki tanınan 3. Kişilere yüklenmesi faydalı olacaktır.

  • Marka sahibi şirketin, yetki tanınan 3. Kişi tarafından meydana gelecek ticari faaliyet ve kullanımlardan sorumlu olmadığı hususu düzenlemelidir.

Şirketler, özellikle uluslararası sözleşmelerde markanın kullanılmasını kontrol etmek anlamında zorluklar yaşamaktadırlar. Dolayısıyla sözleşme ile verilen yetkinin aşılması ya da yetki aşılmasa da, 3. Kişinin kanuna aykırı kullanımından kaynaklanan zararların hiçbir şekilde şirkete yansıtılamacağını, yansıtılması halinde şirketin rücu hakkını sözleşmeye eklemek faydalı olacaktır.

  • Marka itibarının zedelenmesi ihtimali haklı fesih nedeni olarak belirtilmeli ve cezai yaptırıma bağlanmalıdır.

Marka sahibi şirket, işbu sözleşme ile verdiği hakların suistimal edilmesi ya da bu endişeye kapılması halinde, markaların kullanımının durdurulmasını, hatta sözleşmenin feshedilmesini talep edebilmelidir. Eğer ki, sözleşmenin feshedilmesinin zararları ortadan kaldırmayacağı düşünülürse, bu halde cezai şart da eklenebilir.

  • Markayı kullanma hakkı tanınan 3. Kişilere, markayla ilgili dava hakkı hiçbir şartta tanınmamalıdır.

Markalara ilişkin dava hakkı sadece marka sahibi şirkete ait olmalıdır. Bu doğrultuda, şirketiniz dışındaki 3. Kişilerin herhangi bir ülkede şirketinize ait hakları kullanarak, başkaca kişi ya da firmalara dava, talep ya da bildirimde bulunma hakkı tanınmamalıdır. Bu hususa ilişkin olarak, markanın kullanıldığı ülkelerdeki ihlallerden haberdar olmanız ancak yetki tanınan 3. Kişiler aracılığıyla gerçekleşebileceğinden, şirketinize bildirim yükümlüğünün eklenmesi faydalı olacaktır.

  • Gizlilik hususu marka sahibi şirketi korumaya yönelik olmalıdır.

Sirkete ait bir takım ticari bilgilerin, sözleşmenin karşı tarafı ile paylaşılması ticari hayatın gereğidir, ancak sözleşme sona erdikten sonra şirketinize ait bilgilerin korunması hususu için, sözleşmenin gizlilik maddesinde yer alan yükümlülüklerin, sözleşme sona erse dahi tarafları bağlayacağı hükmü mutlaka yer almalıdır.

Sayılanlarla sınırlı olmamak ve sözleşme tipine göre özellikleri değişmekle beraber, markanın korunması açısından uluslararası sözleşmelerde bulunması gereken hükümler ; markanın, ürünün ve hatta şirketlerin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bağ & Günen Hukuk Bürosu olarak sektörel tecrübelerimiz ışığında, uluslarası sözleşmelerin hazırlanması, düzenlenmesi, revize edilmesi, mevzuata uyumu, vb. konularda hizmetler vermekteyiz.

[1] 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname