Bağ & Günen Hukuk Bürosu
Çalışma Saatleri

Pazartesi-Cuma : 09:00 -18:00

Bağ & Günen Hukuk Bürosu

ENGB

Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Enerji Piyasalarında Uygulanan Maktu İdari Cezalar

Türkiye’de doğal gaz, petrol, LPG ve elektrik piyasaları, 4628 sayılı Kanun[1] (“Kanun”) uyarınca, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve anılan kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (“EPDK”) tarafından regüle edilmektedir.
Kanun’un 4. Maddesi uyarınca EPDK bu Kanundan kaynaklanan görevlerini yerine getirirken yetkilerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (“Kurul”) vasıtasıyla kullanmaktadır. Bu kapsamda Kanun hükümlerine, çıkarılan yönetmelik hükümlerine, Kurul tarafından onaylanan tarife ve yönetmeliklere, lisans hüküm ve şartlarına ve Kurul kararlarına aykırı davranıldığı durumlarda, idari para cezası vermek ve lisansları iptal etmek Kurul’un yetkileri arasındadır.

Açıklanan kapsamda Kurul tarafından verilen idari para cezaları ilgili piyasanın tabi olduğu kanun ve yönetmeliklerde hüküm altına alınmıştır. Söz konusu hükümler incelendiğinde yine regülatif amaçlı bir kanun olan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’dan farklı olarak maktu idari para cezalarının uygulandığı görülmektedir. Dolayısıyla bu bakımdan Kurul hukuka aykırılığın niteliği, ihlalin niteliği veya ihlale sebep olan olay vb. hususları dikkate almaksızın aykırılığın meydana gelmesi halinde kanun ve/veya yönetmelikte belirlenen idari para cezasının uygulanmasına karar vermektedir. Bu durum ise özellikle idari para cezalarının miktarlarının yüksek belirlendiği LPG ve petrol piyasasında haksızlığa sebep olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi yukarıda kısaca açıklanan maktu idari para cezaları hakkında 2016 yılı içerisinde çok önemli iki karar vermiştir:

Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, 03.05.2016 tarihli ve 29701 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 07.04.2016 tarih ve 2015/109 E.-2016/28 K. sayılı kararıyla 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanun’unun 8’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi ve  7’nci maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan  “ … bayi, sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam eder..” ibarelerinin Anayasa’nın 2’nci maddesine aykırı bulunduğundan iptaline karar vermiştir.

Buna karşılık Anayasa Mahkemesi 03.11.2016 tarihli ve 29877 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 12.10.2016 tarih ve 2015/73E.-2016/161 K. sayılı kararıyla 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu’nun 16. Maddesinin ilgili bentlerinin anılan Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi ve 14. ve 15. maddeleri yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vererek itirazı reddetmiştir.

Aşağıda sırasıyla söz konusu kararlar ve enerji piyasalarına etkisi ele alınacaktır:

I.     Anayasa Mahkemesi’nin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanun’una İlişkin İptal Kararı

Yukarıda belirtildiği üzere enerji piyasalarında maktu idari para cezaları uygulanmakta ve bu nedenle Kurul tarafından ihlalin niteliği, kusurun ağırlığı vb. hususlardan bağımsız olarak cezalara karar verilmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin 07.04.2016 tarih ve 2015/109 E.-2016/28 K. sayılı kararına konu olayda bayisi olduğu dağıtıcı haricinde akaryakıt ikmal ettiği ve dağıtıcısına ait marka ve logoyu akaryakıt istasyonunda bulundurmadığı gerekçesiyle davacılara verilen idari para cezalarının iptali istemiyle dava açılmıştır. İptal davasına bakan Danıştay 13. Dairesi 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun (“PPK”) 19’uncu maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin “Aşağıdaki hallerde, sorumlulara sekiz yüz elli bin Türk Lirası idari para cezası verilir ” bölümünün, bendin (3) numaralı alt bendindeki “8. maddenin ihlali” ve aynı maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinin “Aşağıdaki hallerde, sorumlulara altı yüz elli bin Türk Lirası idari para cezası verilir.” bölümünün, bendin (4) numaralı alt bendindeki “7. maddenin ihlali” yönünden Anayasaya aykırı olduğuna kanaat getirerek, itiraz yoluyla konuyu Anayasa Mahkemesine taşımıştır.

Başvuruya konu idari para cezaları 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca dağıtıcı lisans sahipleri ile bayilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin 7. ve 8. maddelerinin ihlali sebebiyle verilmiştir.

Başvuru kararında özetle PPK m.8 ve m.7 kapsamında öngörülen tüm yükümlülüklerin ihlali halinde uygulanan ceza miktarının aynı olduğu, itiraz konusu hükümde işletmelerin ekonomik büyüklüğü, fiilin haksızlık içeriği gözetilmeden her bir ihlal için aynı miktarda para cezası uygulanmasının hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. maddesine[2] aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi anayasa aykırılık sorunu bakımından incelemesi kapsamında hukuk devleti, hakkaniyet, takdir hakkı, caydırıcılık ilkeleri üzerinden hareket ederek itiraz konusu idari cezaların idari makamlar tarafından verilen “regülatif cezalar” olduğunu ve maktu nitelikte düzenlendiğini belirterek aşağıdaki gerekçelerle başvuru konusu hükümlerin Anayasa’nın 2. Maddesine aykırı olduğuna karar vermiştir.

“Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesinde kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir. Ancak kanun koyucu, kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.

Özel bir faaliyet alanında kamu düzenini korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar “regülatif cezalar” olarak ifade edilmektedir. Bağımsız idari otoritelerden olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından özel kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu kategoriye girmektedir.

Regülatif idari para cezalarının meblağları çok yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir.

İtiraz konusu kuralda bayilerin bağlı bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden akaryakıt ikmal etmeleri durumunda öngörülen idari para cezası “regülatif idari para cezası” niteliğinden maktu olarak düzenlenmiştir. Bu cezada, işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına ilişkin herhangi bir kademelendirme yapılmadığı görülmektedir. Buna göre, tek pompa ile faaliyet gösteren ve idari para cezası miktarı kadar yıllık cirosu bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki akaryakıt istasyonunu işletenler açısından yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla birlikte, para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında tek pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu yüksek olmayan akaryakıt bayisi için verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir.

Diğer taraftan, bayilerin bağlı bulundukları dağıtıcılar haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden akaryakıt ikmal etmeleri durumunda maktu idari para cezası ile cezalandırılmalarının öngörülmesi nedeniyle, idari para cezası uygulanırken fiilin işleniş şekli, diğer bir ifadeyle akaryakıtın ikmalinin ne şekilde yapıldığı, failin kusur durumu başka bir ifadeyle bayinin fiili kasıtla veya taksirle işleyip işlemediği ve ikmal edilen akaryakıtın miktarı gibi hususlar dikkate alınmamaktadır.

Bu itibarla bayilerin bağlı bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden akaryakıt ikmal etmeleri halinde fiilin haksızlık içeriği, bayilerin kusur durumu dikkate alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden, itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları, hukuk devletinin gereği olan “adalet” ve “hakkaniyet” ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 8. Maddesinin (a) bendi yönünden Anayasa’nın 2. Maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Bu itibarla bayilerin bağlı bulundukları dağıtıcıya ait ürünleri pazarladıklarının anlaşılması için istasyonlarda dağıtıcıya ait marka ve logoları bulundurmamaları halinde, işlenen fiilin haksızlık içeriği, bayilerin kusur durumu dikkate alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden, itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları, hukuk devletinin gereği olan “adalet” ve “hakkaniyet” ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 7. Maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “…bayi, sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam eder…” ibaresi yönünden Anayasa’nın ikinci maddesine aykırıdır. İptali gerekir.”

Diğer yandan Anayasa Mahkemesi iptal hükümlerinin yürürlüğü bakımından, iptal edilmeleri nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. Maddesinin üçüncü fıkrası[3] ile 6216 sayılı Kanun’un 66. Maddesinin (3) numaralı fıkrası[4] gereğince bu kurallara ilişkin iptal hükümlerinin, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Bu sebeple iptal hükümleri 03.02.2017 tarihinde yürürlüğe girecektir.

II.     Anayasa Mahkemesi’nin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanun’una İlişkin İptal Kararının Olası Etkileri

Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda detayları açıklanan iptal kararı incelendiğinde kararda maktu regülatif idari cezalar bakımından etki edebilecek iptal gerekçelerinin yer aldığı görülebilecektir. Bu bakımdan iptal edilen maktu idari para cezalarının yer aldığı 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na ek olarak yine bu yönde hükümler içeren 5307 sayılı LPG Piyasası Kanunu, 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nunda da değişiklik yapılması gündeme gelebilecektir. Ancak aşağıda açıklanacağı üzere Anayasa Mahkemesi daha sonra verdiği ve 5307 sayılı LPG Piyasası Kanunu’nunda yer alan idari para cezalarına ilişkin bir kararında görüşlerinde değişiklik yaparak itiraz başvurusunu reddetmiştir.

Diğer yandan iptal hükümlerinin yürürlüğe girmesine kadar Kurul tarafından bu hükümler doğrultusunda idari para cezaları verilip verilemeyeceği de üzerinde durulması gereken bir husustur.

Anayasa’nın ilgili hükümleri ve 6216 sayılı Kanun kapsamında iptal edilen hükümler 03.02.2017 tarihine kadar yürürlükte olmaya devam edecek ve dolayısıyla Kurul tarafından bu hükümler uyarınca idari para cezası verilebilecektir. Buna karşın Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırılığına karar verilen hükümlerin uygulanmaya devam edilmesi Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olacağından uygulamada bu cezalara karşı açılacak iptal davalarında hükümlerin Anayasa’ya aykırılığının göz önünde bulundurulması ve itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gündeme gelebilecektir.

Zira Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da 26.06.2008 tarih ve 2007/2326 E., 2008/1714 K. sayılı kararında “Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya KHK’nin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez.” gerekçesiyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin, hak veya menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceğini kararlaştırmıştır.

Dolayısıyla her ne kadar Kurul tarafından iptal edilen hükümler yürürlüğe girene kadar bu hükümler kapsamında idari para cezaları uygulanabilecek olsa da söz konusu cezaların Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı çerçevesinde iptal davasına ve itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvuruya konu olabileceği kanaatindeyiz. Yine henüz kesinleşmemiş idari cezalar da bu kapsamda dava konusu olabilecek ve devam eden davalarda da bu husus Mahkemelerce hüküm tesis edilirken değerlendirilecektir.

III.     Anayasa Mahkemesi’nin 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu’na İlişkin Kararı

Yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi kararına benzer bir biçimde Anayasa Mahkemesi’nin 03.11.2016 tarihli ve 29877 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 12.10.2016 tarih ve 2015/73E.-2016/161 K. sayılı kararında 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu’nun (“SPGK”) 16. maddesinin (a), (b) ve (c) bentleri iptal davasına konu olmuştur.  İptali istenen hükümler incelendiğinde söz konusu hükümlerin sayılan maddelerin ihlaline ilişkin idari para cezalarını düzenlediği görülmektedir:

  • SPGK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan LPG taşıma faaliyeti yapmak için lisans alınması gerekliliği,
  • SPGK’nın 7. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde düzenlenen otogaz bayilerinin, otogaz istasyonlarında LPG tüpü dolumu ve satışı yapmama, LPG tüpü dolumuna yarayan hiçbir alet, makine ve teçhizatı istasyon dâhilinde bulundurmama yükümlülüğü,
  • SPGK’nın 14. maddesinde düzenlenen, LPG dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurulması ile 15. maddesinde düzenlenen LPG piyasasında görev yapacak sorumlu müdürler, otogaz LPG dolum personeli ve sayılan diğer personelin TMMOB (Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği)’a bağlı ilgili meslek odası tarafından eğitime tâbi tutulacağına ilişkin yükümlülük.

Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kurallarda SPGK’nın ilgili maddesinin ihlali halinde ihlal edenlerin maktu idarî para cezası ile cezalandırılacağının düzenlendiği, bu şekilde, regülatif cezalar olarak nitelendirilen bu tür cezaların genellikle çok ağır sonuçları olması nedeniyle nispi olarak ya da alt ve üst sınır belirtilmek suretiyle maktu olarak belirlenmesi gerektiği, fiilin haksızlık içeriği, işletmelerin kusur durumu dikkate alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden her ihlal için aynı miktarda para cezası öngörülmesinin hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla başvuru gerekçeleri incelendiğinde 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na ilişkin iptal kararının da bu başvuruda etkili olduğu özellikle anılan karardaki gerekçeler de dikkate alınarak regülatif olarak nitelendirilen cezaların çok ağır sonuçları olması nedeniyle nispi olarak ya da alt ve üst sınır belirtilmek suretiyle cezaların belirlenmesi gerektiği, fiilin haksızlık içeriği, işletmelerin kusur durumu, ekonomik büyüklükleri ve sınıfları dikkate alınarak bir düzenleme yapılmamasının Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü görülmektedir.

Ancak Anayasa Mahkemesi bir bakıma LPG’nin daha tehlikeli bir yakıt olarak görülmesi ve sınıflandırılmasının da etkisiyle aşağıdaki gerekçelerle iptal başvurusunu reddetmiştir:

“Kanun koyucunun, kamu can ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden LPG’nin teknik gerekliliklere ve mevzuata uygun olarak güvenli bir biçimde taşınmasını sağlamak üzere bu faaliyet için lisans alınmasını zorunlu kıldığı ve bu yükümlülüğün ihlali halinde uygulanacak yaptırımı maktu idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.

Kanun’un 16. maddesinde, idarî para cezasını gerektiren filler ağırlık derecelerine göre gruplandırılarak ihlalin önemine göre farklı idarî para cezaları öngörülmüştür. Kanun koyucunun, LPG piyasasında yürütülecek faaliyetler için lisans alınmasına Kanun’un diğer bazı hükümlerine göre daha çok önem atfettiği ve cezaları, caydırıcılık fonksiyonunu yerine getirebileceğini takdir ettiği maktu cezalar olarak düzenlediği anlaşılmaktadır.

Kanunla yapılan düzenlemelerin etkili bir şekilde hayata geçirilebilmesi bakımından, öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak ve yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için hangi tür ve ölçekte idarî yaptırım uygulanacağı kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Maktu olarak belirlenen idarî para cezaları, cezayı gerektiren fiili işleyenlerin üzerinde, ekonomik durumlarına göre farklı etkiler doğurabilirse de bu durumun adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturduğu söylenemez. Kanun koyucunun, takdir yetkisine kapsamında fiilin meydana getireceği neticeleri de dikkate alarak düzenlediği itiraz konusu kuralda hukuk devleti ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 3. maddesinde yer alan LPG’nin “taşınması” yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kanun koyucunun, LPG otogaz satışı ile LPG tüpü satışı faaliyetlerini iki ayrı piyasa olarak düzenlediği, kamu can ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden bu faaliyetlerin her birine özgü teknik düzenlemeler getirdiği, bu kapsamda otogaz bayilerinde LPG tüpü satış ve dolumunu yasakladığı ve bu yasağın ihlali halinde uygulanacak yaptırımı maktu idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.

Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kanun’un 14. maddesinde, LPG dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurulmasının zorunlu olduğu, 15. maddesinde ise LPG piyasasında görev yapacak sorumlu müdürler, otogaz LPG dolum personeli ve sayılan diğer personelin TMMOB (Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği)’a bağlı ilgili meslek odası tarafından eğitime tâbi tutulacağı düzenlenmiş, itiraz konusu kuralla da bu hükümlerin ihlali halinde ellibin Türk Lirası idarî para cezası verilmesi öngörülmüştür.

Kanun koyucunun, kamu can ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden otogaz faaliyetlerinin güvenli bir şekilde yapılması için birtakım teknik düzenlemeler öngördüğü, bu kapsamda LPG otogaz istasyonlarında sorumlu müdür ve yetkili personel çalıştırılmasını zorunlu kıldığı, bu zorunluluğun ihlali halinde uygulanacak müeyyideyi maktu idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.

Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 14 ve 15. maddeleri yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.”

Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi bu kararında 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na ilişkin iptal kararındaki gerekçelerinden ayrılarak kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu gerekçesiyle red kararı vermiştir. Yukarıda belirtildiği üzere söz konusu kararda kamu can ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden LPG’nin teknik gerekliliklere ve mevzuata uygun olarak güvenli bir biçimde taşınmasının sağlanması amacının da etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak yine de Anayasa Mahkemesi’nin bir önceki kararında vurguladığı regülatif idari para cezalarında sorumluların işlenen fiilin haksızlık içeriği, kusur durumu dikkate alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden, ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmalarının, hukuk devletinin gereği olan “adalet” ve “hakkaniyet” ilkeleriyle bağdaşmamasına ilişkin iptal gerekçesinin 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu’nun ilgili hükümlerini de kapsayacak genişlikte olduğu düşünülebilecektir. Zira söz konusu red kararı oyçokluğu ile bir önceki iptal kararı ise oybirliği ile verilmiş olup, karşı oy gerekçelerinde de 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na ilişkin iptal kararına atıf yapılarak somut olayda bu iptal kararından ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığının altı çizilmiştir.

SONUÇ

Anayasa Mahkemesi’nin gerek iptal kararı gerekse de red kararının çok yüksek idari cezaların uygulandığı enerji piyasalarına etki edeceği tartışmasızdır. Bu kapsamda 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun iptal edilen hükümlerinde de bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Diğer yandan yukarıda açıklandığı üzere Kurul’un iptal edilen hükümlere göre ceza verme imkanı da halen bulunmaktadır.

Bag&Günen Hukuk Bürosu olarak vergi ve finans alanında işbirliği içerisinde olduğumuz çözüm ortaklarımızla birlikte, enerji projelerinize ilişkin olarak due dilligence ve şirket kuruluşu da dahil olmak üzere yatırım süreçlerinde gerekli olabilecek her türlü hukuki danışmanlık hizmetleri ile birlikte EPDK ve diğer idari makamların kararların ilişkin olarak dava avukatlığı hizmetlerini müvekkillerimize sunmaktayız.

[1] Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun

[2] Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

[3] Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

[4] Mahkemece iptaline karar verilen kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü veya bunların belirli madde veya hükümleri, iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Mahkeme gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabilir.