Bağ & Günen Hukuk Bürosu
Çalışma Saatleri

Pazartesi-Cuma : 09:00 -18:00

Bağ & Günen Hukuk Bürosu

i

Haberler

6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu (“Kanun”) 28.11.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Kanun 1 Ocak 2017’de tarihinde yürürlüğe girerek mevcut 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’nu yürürlükten kaldıracaktır. Kanun ile birlikte birçok yeni düzenleme getirilmiştir. Bununla beraber uygulamada sorun yaratabilecek hususların ise ikincil mevzuat ile çözümlenmesi beklenmektedir. Kanun’un Amacı ve Kapsamı Kanun, teslimsiz taşınır rehin hakkının güvence olarak kullanımının yaygınlaştırılmasını, bu rehne konu taşınırların kapsamının genişletilmesini, taşınır rehninde aleniyetin sağlanması ile rehnin paraya çevrilmesinde alternatif yolların sunulması suretiyle finansmana erişimi kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Türk hukukunda kural olarak Türk Medeni Kanunu uyarınca taşınırların rehni ancak zilyetliğin devri ile mümkün olabilmektedir. Ticari işletme rehni ise

  Yapı malzemeleri sektörü Türkiye’de son yıllarda hem imal edilen hem de ithal edilen ürünler ile hızla gelişmektedir. Her ne kadar 2001 yılında yayınlanan 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun[1] ile teknik anlamda yükümlülükler belirlenmişse de, sonraki yıllarda yayınlanan yönetmelikler ile desteklenmiş ve yaptırımları belirlenmiştir. Günümüzde ise, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na söz konusu kanun ve yönetmeliklerle ilgili tespit ve yaptırımlara dair yetki verilmiş[2], uzun yılladır var olan kanunla ilgili tespitlere 2016 yılı itibariyle başlanmıştır. Herhangi bir bildirim ya da tebligat yapılmaksızın, görevli memurların işyerlerine ziyareti ile tespitler yapılmakta, ürünlere dair tutanaklar tutulup, eksikliklerin tamamlanması için süreler tanınmaktadır.

Türkiye’de kentsel dönüşüm alanındaki temel mevzuat 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’dur. Söz konusu kanun kapsamında riskli yapı, riskli alan ve rezerv yapı alanlarına ilişkin hükümler çerçevesinde kentsel dönüşüm uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Bu doğrultuda 2012 yılında resmî gazetede yayımlanan 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği ile riskli yapılar[1] ile riskli alan[2] ve rezerv yapı alanlarının [3]tespiti, riskli yapıların yıktırılması, yapılacak planlama, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespiti, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşma ve yardımlar gibi hususlara ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. (“Yönetmelik”) 27.11.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile kentsel dönüşüm uygulamasındaki birçok önemli konu revize edilmiş ve bazı

Rekabet Kurumu’nun 25.03.2011 tarihinde yapılan başvuru neticesinde verilen 13-13/198-100 sayılı ve 08.03.2013 tarihli karar ile Türkiye’de faaliyette bulunan 12 bankanın 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 4. maddesini ihlal ettiği ve bu sebeple kararda belirtilen idari para cezalarının ödenmesine karar verilmiştir. [1] Anılan karar Danıştay 13. Dairesi’nin denetiminden geçerek onanmış ve onama kararı da kesinleşmiştir. Dolayısıyla aşağıda açıklanacağı üzere Rekabet Kurumu kararında belirtilen tarih aralığında kararda belirtilen bankalardan kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetleri alan kişilerin tazminat davası açma hakkı doğmuştur. Kararın Gerekçesi ve Tazminat Hakkı Rekabet Kurumu tarafından bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine

Günümüz dünyasında elektronik ticaretin hacmi katlanarak artmaktadır. İstatistiklere göre Amerika’da tüketicilerin %70’e, Avrupa’da ise %35’e yakını alışverişlerini internet üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu doğrultuda e-ticaret alanında faaliyet gösteren şirketlerin sayısı ve büyüklüğü de son 10 yılda çok büyük bir hızla artmıştır. 2014 yılında gerçekleştirilen ve halen dünyanın en büyük halka arzı konumunda bulunan Alibaba Group IPO 25 milyar USD’ye ulaşarak kırılması zor bir rekora imza atmıştır. Türkiye’de de dünyaya paralel olarak tüketici alışkanlıkları değişim göstererek e-ticaretin hacmi ve pazar payını yüksek bir oranda arttırmaktadır. TÜBİSAD tarafından açıklanan rakamlara göre 2015 yılında Türkiye’de e-ticaret pazarı  18,9 milyar TL’den 24,7 milyar TL’ye yükselmiştir. Dolayısıyla büyüyen

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“TKHK”) ile de mesafeli sözleşmeler kapsamında elektronik ticarete yönelik düzenlemeler yapılmıştır. TKHK tüketicilere yönelik işlemleri kapsadığından taraflardan birinin tüketici olması halinde uygulanacaktır. TKHK kapsamında mesafeli sözleşmelere ilişkin olarak tüketicinin cayma hakkına ilişkin oldukça detaylı düzenlemeler yapılmış ve cayma hakkının süresi, şartları açıkça belirlenmiştir. Gerek e-ticaret sitelerinden alışveriş yapan tüketiciler gerekse de TKHK kapsamında satıcı ve sağlayıcı olarak tanımlanan ticari amaçlarla tüketiciye hizmet ya da mal sunan tüzel ve gerçek kişiler tarafından bu düzenlemelerin bilinmesi çok büyük önem taşımaktadır. Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Cayma Hakkının Kapsamı Mesafeli Sözleşmeler TKHK m.48’de düzenlenmektedir. Hükme göre tüketici, on dört gün içinde herhangi

Günümüzde web siteleri oldukça gelişmiş, son yıllarda artan bir hızla büyük, küçük pek çok işletme, kişiler, kurumlar, dernekler vs. web sitesi sahibi olmuş, hatta Türk Ticaret Kanunu’nda[1] dahi ticari işletmelerin kullanacağı web sitelerine dair şartlar hüküm altına alınmıştır. Hızla gelişen bu alanda zamanla “.com” uzantıları yetersiz gelmeye başlamış ve pek çok yeni uzantı ile tescil edilebilecek web sitesi sayısı da artmış, bu da marka sahipleri açısından çeşitli riskleri beraberinde getirmiştir. Markaların, tescilli olsa dahi, 3. kişiler tarafından farklı bir uzantı ile alan adı olarak kullanılması günümüz hukuki düzenlemeleri ile mümkündür. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak; www.xyz.com.tr sitesi ve xyz tescilli markası

Türkiye’de inşaat sektörü son 10-15 yıllık dönemdeki ekonomik büyümede en büyük katkı payına sahip sektörlerden biri olmuştur. Yabancıların taşınmaz edinimini kolaylaştıran yasal düzenlemeler, kentsel dönüşüm süreci ve büyük konut projeleri gibi faktörler ile yüksek getiri oranları da yabancı yatırımcının Türkiye gayrimenkul piyasasına de sektördeki yatırımları olumlu etkilemiştir. Aşağıda yabancılara taşınmaz satışı ile ilgili mevzuat hakkında kısa bilgiler verilecektir. Kanuni Sınırlamalar  Yabancıların taşınmaz edinimindeki karşılıklılık şartı 2644 sayılı Tapu Kanunu’nunda 2012 yılında yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Kanun’un 35. Maddesindeki düzenlemeye göre “Kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu gerçek