Bağ & Günen Hukuk Bürosu
Çalışma Saatleri

Pazartesi-Cuma : 09:00 -18:00

Bağ & Günen Hukuk Bürosu

i

Haberler

Kamuoyunda Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak bilinen ve 1999’da yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Kanunu’nda yapılan değişiklikle emekli olma yaşının değiştirilmesi sebebiyle emeklilik koşulları değişen çalışanlarla ilgili olarak hazırlanan yasa tasarısının Ocak 2023 içerisinde TBMM’ye sunulması beklenmektedir.Emeklilik kriterleri henüz netleşmemiş olsa da EYT’liler bakımından bu süreçte gerekli şartların bulunması halinde yurtdışı borçlanma işlemleri ve hizmet tespiti davalarının önem kazanacağı şüphesizdir.3201 Sayılı Kanun Kapsamında Yurtdışı Borçlanma İşlemleri3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında yurtdışında çalışan Türk vatandaşları ve doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler yurtdışında geçen

Covid-19 pandemisinin geldiği noktada, dünyada ve ülkemizde aşı zorunluluğu konusu gündemi oldukça meşgul etmektedir. Özellikle İş Kanunu kapsamında çalışanlara aşı zorunluluğu getirilmesi noktasında, çalışanın iş akdinin haklı nedenle feshine varacak hukuki dayanağı olmayan karar ve uygulamaların söz konusu olduğu görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; ülkemizde salgın nedeniyle zorunlu aşılanmaya dair herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun “Memleket dahilinde sâri ve salgın hastalıklarla mücadele” başlığı altında hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikine dair tedbirlerin alınabileceğinden bahsedilmiştir. Ancak henüz idare tarafından bu hususa dair verilmiş bir aşı zorunluluğu kararı bulunmamaktadır. Kaldı ki, bireysel olarak aşı zorunluluğu

Özel bir şirkette çalışan kişinin kurumsal e-posta hesabı içeriğinin işveren tarafından incelenmesi ve bu yazışmalar gerekçe gösterilerek iş akdinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine dair Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sonucunda verilen 17/09/2020 tarih ve 2016/13010 sayılı karar ile başvurucunun anayasal güvencelerinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.Anayasa Mahkemesi tarafından 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü ve Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi hükümleri de dikkate alınarak işveren tarafından iletişim araçlarının denetlenmesinde uyulması gereken ilkeler aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:İşverenin çalışanın kullanımına

Kişisel Verileri Koruma Kurulu, 02/05/2019 tarihli ve 2019/125 sayılı kararı ile açık rıza olmaksızın yurtdışına veri aktarımı halinde, veri aktarımı yapılacak ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığının tespitinde uygulanacak kriterleri açıkladı. Karara göre ilgili ülkedeki karşılıklılık, kişisel verilerin işlenmesine ilişkin mevzuat ve uygulama, bağımsız veri koruma otoritesinin varlığı, kişisel verilerin korunması ile ilgili uluslararası antlaşmalara taraf olma ile uluslararası kuruluşlara üye olmaya ek olarak ülkemizin üye olduğu küresel ve bölgesel örgütlere üye olma durumu ve ilgili ülke ile yürütülen ticaret hacmi de yeterli korumanın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.Karşılıklılık Durumu İlgili ülkenin kişisel verilerin işlenmesine ilişkin mevzuatı ve uygulaması       

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu m.15/6 kapsamında Kişisel Verileri Koruma Kurul’unun kendisine yapılan şikayetler veya resen inceleme sonucunda Kanunun yaygın olarak ihlal edildiğini tespit etmesi halinde inceleme konusu ile ilgili olarak ilke kararı alma hakkı bulunmaktadır. Bu kapsamda Kurul’un ilk defa aldığı iki ilke kararı 25.1.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 2017/61 sayılı Karar ile hukuki dayanağı bulunmaksızın kişilerin iletişim bilgilerinin paylaşımını yapan internet siteleri ve mobil uygulamalar tarafından gerçekleştirilen veri işleme faaliyetinin derhal durdurulmasına karar verilmiştir. Kararda faaliyetin durdurulmadığının tespiti halinde erişimin engellenmesi için yetkili kurumlara başvuru yapılacağı ve verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi sebebiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulunulacağı belirtilmiştir. Açıklanan

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) uyarınca, veri sorumlularının Kanun’un 7. maddesi uyarınca verilerin işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde kişisel verileri silme, yok etme veya anonim hale getirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Buna ilişkin usul veya esasların ise yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Açıklanan kapsamda Kişisel Verileri Koruma Kurumu (“Kurum”) tarafından hazırlanan Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi Veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik Taslağı (“Yönetmelik”) yayımlandı. Yönetmelik kişisel verilerin silinme, yok edilme veya anonim hale getirilmesine ilişkin usul veya esasları düzenlemekte ve bundan sorumlu olan gerçek veya tüzel kişiler hakkında uygulanmaktadır. I. Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi gereken haller Yukarıda belirtildiği

 Bilindiği üzere 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. 25.11.2014 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi (“ÇED”) Yönetmeliğinde (“ÇED Yönetmeliği”) bu süreçte uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektedir. 27 Mayıs 2017 tarihinde yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (“Değişiklik Yönetmeliği”) ile ÇED Yönetmeliği’nde önemli değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. Değişiklik Yönetmeliği ile incelendiğinde genel olarak rüzgar ve güneş enerjisi alanında ÇED sürecinin uygulanacağı projelerin kapsamının genişletildiği ve ayrıca ÇED başvuruları sonuçlanmadan teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına imkan

27/11/2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (“MÖHUK”) uyarınca tanıma davası açılarak yabancı ülkede verilen boşanma kararlarının Türkiye’de nüfus kütüğüne tescili sağlanabilmektedir. Bir başka ifadeyle, yabancı mahkeme tarafından verilen boşanma kararının Türk mahkemesince verilmiş bir ilam gibi nüfus kütüğüne tescili yapılabilecektir. Boşanma kararının tanınması talebiyle açılacak davanın olumlu sonuçlanabilmesi ise kararın MÖHUK’ta düzenlenen şartları taşımasına bağlıdır. Tanıma MÖHUK m.58’de düzenlenmektedir: “Tanıma MADDE 58 – (1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz. (2) İhtilâfsız kaza kararlarının

Giriş Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından hazırlanan Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmelik Taslağı (“Yönetmelik”) kurumun web sitesinde yayımlanarak kamuoyunun görüşüne sunuldu[1]. Yapılan duyuruya göre ilgililer Yönetmelik hakkında görüş ve önerilerini 20.05.2017 tarihine kadar Kurum’a iletebilecekler. Bilindiği üzere, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) uyarınca veri sorumluları, veri işlemeye başlamadan önce, Kurul tarafından belirlenen ve ilan edilen süre içinde Veri Sorumluları Siciline (“Sicil”) kaydolmak zorundadır. Bu kapsamda sicile kayıt usul ve esasları ile veri sorumlularının bu husustaki yükümlülüklerini düzenleyen Yönetmelik kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişiler için büyük öneme sahiptir. Zira Sicile kayıt ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde Kurul